Dolar 28,9414
Euro 31,8337
Altın 1.903,24
BİST 8.009,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 21°C
Açık
Adana
21°C
Açık
Cum 21°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 20°C

YÖREMİZDEKİ “URASA”LAR

1 Şubat 2010 01:56 | Son Güncellenme: 3 Kasım 2023 02:03
8

Bilirsiniz ki “Kocakarı”lar eskiden bizlere doktorlardan daha yakın ve güvenilir gelirdi. Güvenilir kişilerdi çünkü ninelerinden veya daha büyük atalarından “el almıştı” onlar. Atasından el alan kişi artık kutsiyet kazanmıştır. Yani hastalara şifa, dertlilere devâ dağıtan bir insan olmuştur böylece. Hastalarından hiç de ciddi bir miktar sayılmayacak derece bedeller alırlar. Bu bedele “arlık” adı verilir. Aslında kocakarın, arlık istemesinin sebebi hastasındaki dertlerin kendisine bulaşmasını önlemek içindir. Mesela hasta, kuşağında ya da kesesinde getirdiği tuzu, tedavisi bitince kocakarıya verir, kocakarı da bu tuzdan bir tutam atar ağzına. Bu tuz, arlıktır işte.

Bizim kocakarı dediğimiz bu halk hekimleri; kuşaktan kuşağa el ala ala, taa Altay dağlarından ve Tibet yaylalarından getirdikleri Şaman ruhuyla yaptıkları “urasa” ve “sanaka”larla, elleriyle olsun, nefesleriyle olsun ya da tükürükleriyle olsun millete ocaklarından şifa dağıtır. Hâlâ da dağıtıyorlar; çünkü bu silsile bitmiş değil. Günümüzde azalmasına azaldı ama nadir de olsa, Anadolu’nun yozlaşmamış ve kendisine yabancılaşmamış köylerinde ve şimdi Orta Asya’da yaşayan Türklerin birçoğunda, Şamanik unsurların yoğun olarak görüldüğü; tütsülerin tüttürülerek, ocaklardaki küllerin savrularak yapıldığı ritüeller ve urasalar yapılmaktadır.

Ali Rıza Yalgın, “Cenupta Türkmen Oymakları” isimli eserinde yöremiz kültürünü ele almış ve “urasa”yı; hastalıklar, nazarlar, uğraklar için yapılan tılsımlarla; kurşun dökme, kömür söndürme, mum dökme ve üzerlik yakma gibi kocakarı tedavilerinin umumî ismi olarak tanımlamıştır. Sanaka ise urasa yapılırken okunan Türkçe dualardır. Mesela, “Benim elim değil; Fatma Anamızın eli” veya “Elemtere fiş, kem gözlere şiş” temennileri birer sanakadır. Urasalarda dinî inanç ve tinsel özellikler ağır basar. Kanaatimce, biz Türklerde “kötü ruh”lardan korunmak için yapılan küçük ritüellerdendir.

Çoğu zaman kocakarıya, bunları neden yaptığı sorulunca mantıklı bir cevap da alamazsınız. Size, ya ninesinden falan el aldığını ya da atalarının böyle yaptığını söyler. İşte biz Türklerde görülen bu inançlar ve ritüeller, hiç şüphesiz ki arkaik dönemlerimizden ve bilhassa Şamanizm inancımızdan bu güne süregelen kültür zincirinin halkalarındandır.

Şimdi de yöremizden derlediğim birkaç urasayı hatırlayalım.

           

          Nazar Urasası

Nazar değen kişi ocağı olan kişiye yani kocakarıya gider. Bir su dolusu tasın içine dört parça yanan köz atılır. Her atışta kocakarı sanaka yapararak nazarı ettiren kişilere “Dili, dişi tutulasıca!” diyerek kargış eder. Bu işlem bittikten sonra nazar değen kişi tastaki suyu içer. Daha sonra da tasın içindeki dört köz parçası, odanın dört köşesine birer tane konulur.

         Susalık Urasası:

Burnunu oynayan, ekmek yemeyen ve hâlsiz kalan çocuklara “susalık urasası” yapılır. Bir tas içindeki suya, 7 parçaya kırılmış süpürge çöpleri atılır. Daha sonra bu suyla bebeğin veya çocuğun, iki kaşının arasından burnunun ucuna doğru işaret parmağı ve baş parmak ile ovalanır. Geriye kalan süpürge çöpleri ise bebeğin kundağının omuz kısmına büzülürek filteke yani çengelli iğne ile tutturulur. Bu çöpler zamanla kendiliğinden düşer.

Boğaz Çekmek:

Boğazı veya bademcikleri şişen hasta, yine atalarından “el alan” bir kocakarıya gider. Kocakarı, hastanın boğazını baş parmağı ve diğer parmakları arasına alarak kavrar ve kırk kez salavat getirerek ovalar. Daha sonra da yere diz çöken hastayı, bir yazmayla (tülbentle) boğacakmış gibi bir çok kez havaya çekip bırakır. O sırada kocakarı, “göç göç göç, dağlara kaç!” der.

 

            Dalak Kesme Urasası

Karnı şişen ve ağrıyan hastaya kocakarı, su dolu bir tavanın içinde bezdirmeyi (küçük açılmış hamuru) haşlayarak pişirir, pişen bezdirmeyi hastanın karnına sıcak sıcak sarar. Kocakarı, daha sonra eline aldığı nacakla (baltayla) döşekte yatan hastanın üzerine “seni kestim ha! Kesecem haa!” diye bağırarak yürür ve hastayı korkutur. Bezdirme soğuyunca çıkarılır.

Tabii bu urasaların sonunda hasta kişi, kocakarıya arlık vermeyi unutmaz.

Bunlara benzer ya da farklı olarak bildiğiniz urasaları yorum kısmında paylaşabilirsiniz..

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
9 Aralık 2016 01:30
23 Aralık 2009 01:45
22 Ağustos 2007 01:50
23 Kasım 2008 01:53
5 Mart 2021 01:07
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mobil Teknoloji Haberleri Teknoloji Haberleri Web Hosting