Karabağ ve Türklük İmajı
Tarihi, Siyasi ve Kültürel Boyutlarıyla Bir Değerlendirme
KARABAĞ VE TÜRKLÜK
Deyim yerindeyse kıyametin fragmanı gibi geçen “2020” yılının en güzel günleri benim için hiç şüphesiz Can Azerbaycan’ın işgal altındaki toprağı Karabağ’ı büyük bir zaferle öz vatanına tekrar dahil etmesi oldu.
10 Kasım 2020’de ermenistanın pes edip yenilgiyi kabul etmesiyle birlikte imzalanan mütareke ile Azerbaycan Karabağ’a tekrar sahip oldu.
Zafer Bayramı olarak ilk aşmada 10 Kasım ilan edilse de “10 Kasım”ın bütün Türk milleti için bir yas günü olmasından dolayı Azerbaycan, millî bir hassasiyet göstererek zafer bayramını 8 Kasım olarak kabul etti. Bu takdire şâyan davranışla milletimizin eşsiz lideri Mustafa Kemal Atatürk’e bir kez daha saygı duyulmuş böylece kardeşlik bağlarımız daha da perçinlenmiştir.
Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’ni görmek ve düzenlenen zafer kutlamasını izlemek, bir TÜRK olarak bu tarihi ana şahit olmak millî gurur ve onurumu yücelttikçe yüceltti. Kendi kendime “Keşke bu büyük sevinci ve gururu bizzat Bakü’de yaşayıp hseydim.” demeden edemedim.
Televizyonda;
Azerbaycanlı kardeşlerimizin Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene seslerini duydukça…
Azerbaycanlı soydaşlarımızın bozkurt yapan ellerini gördükçe…
“Yaşasın Turan Devleti..!” nidalarını duydukça…
Yaşasın Azerbaycan! Yaşasın Türkiye! naralarını duydukça…
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, Azerbaycan’ın kederi bizim kederimizdir.” kardeşlik sözünü duydukça…
Azadlık Meydanı’nda ellerde Atatürk’ün fotoğraflarını gördükçe…
Farklı coğrafyalardaki Büyük Türk milletinin birbirine duyduğu sevgiyi, kardeşliği, özlemi ve millî manevi birliğini bizzat gözlerimle gördükçe…
Damarlarımdaki TÜRKLÜK bilinci ve gururu daha da yüceldi. Yüreğimdeki TURAN VE TÜRKLÜK BİRLİĞİ hasreti daha da büyük bir çağlayan olup akıp coştu. Umudum daha da somutlaştı, daha da güçlendi.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” Diyebilmek işte böyle bir birliğin, gücün ve umudun çığlığıdır.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” Diyebilmek işte bu tek yürek olmanın gururudur.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” Diyebilmek işte bu aşkın sevincin ve coşkunun ifadesidir.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” diyebilmek Asya Hun İmparatorluğu’ndan Göktürk Devleti’ne; Selçuk İmparatorluğu’ndan Timur Devleti’ne; Osmanlı İmparatorluğu’dan Batı Hun İmparatorluğu’na varana kadar bütün Türk tarihini kendi tarihin bilmektir.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” Diyebilmek; Balkanlar’dan Türkistan’a varana kadar Türkçe ile gidebilmektir.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” Diyebilmek; Kazakistan’ı, Özbekistan’ı, Azerbaycan’ı, Kırgızistan’ı, Türkmenistan’ı, Türkiye’yi, KKTC’yi ve gökteki yıldızlar gibi sayılamayacak derecede çok olan bütün TÜRK YURTLARI’nı kendi yurdun olarak görebilmektir.
Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene! Diyebilmek; milliyetçilik, başımızın tacıdır demektir. Hatta “TÜRKLÜK, varoluşumuzdur!” demektir. TÜRKLÜK, hiçbir zaman ayaklar altına alınamaz. Bilakis her daim yükseltilir, yüceltilir! Çünkü TÜRK olmak varlığını devam ettirebilmektir. TÜRKLÜK demek özgür bir şekilde yaşama hakkımızı koruyabilmektir.
“Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene!” Diyebilmek; benliğimizi diri tutmaktır. Muhtaç olduğumuz kudretin damarımızdaki asil kanda mevcut olduğunu hatırlamaktır.
Ey TÜRK! Sen Türk olduğunu unutsan da düşman asla unutmaz! TÜRK kalabildiğimiz kadar yaşam alanına sahibiz. TÜRK kalabildiğimiz kadar dünyada yer ve söz sahibiyiz. Çünkü o kadar çok siyasî ve sinsi tezgahlar var ki Türklüğü ve Türkleri sindirmek ve silmek için. O yüzden asla unutmayalım, bu gökkubbenin altında TÜRK kalabildiğimiz kadar ömrümüz var!
O yüzden her zaman ve her yerde
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
Harun Yücel