POZANTI MESLEK YÜKSEK OKULU
Nihayet son bir- iki yıl içindeki büyük uğraşlar ve bürokrasinin zahmetli
belki de bıktırıcı yokuşunun bitmesi neticesinde
Pozantı’mıza meslek yüksek okulu açıldı.
Yurdumuzun dört bir tarafından gelen öğrencileriyle de
akademik öğretime bu dönem başında yelken açtı.
Hafiften bedbin ve çuvaldızlayıcı sözlerime geçmeden önce
ilk olarak öğrenci arkadaşlarıma, akabinde de hocalarımıza
“İlim; aşk, niyet ve zahmettir.” rotasında ilerleyecekleri bu yolda
bütün samimiyetimle kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
Ayrıca öğrenci arkadaşlarım unutmasınlar ki
Pozantı artık onların ikinci kez doğdukları memleket oldu.
Çünkü ilim ve irfan birikimlerinin temellerini atmaya ve
zihnî uyanışlarını burada gerçekleştirmeye başladılar.
Velhasılı, dimağlarınız Pozantı’da doğmuş oldu arkadaşlar.
Bu biraz da “doğduğun yer değil; doyduğun yer” anlayışıdır bir nevî.
Çünkü sizler de bilgiye Pozantı’da doyacaksınız.
Şimdi sizin de bildiğiniz bir gerçeği üzülerek söylüyorum ki bu durumu,
yeni açılan bütün okulların ilk öğrencileri
hatta ortalama olarak, yeni okulların ilk 5. ve 10. yıllarındaki
(Tabiî bu süreç okula verilen değer nispetinde uzar veya kısalır.) öğrencileri;
barınma konusunda olsun, sosyal ve kültürel faaliyetlerin yetersizliği konusunda olsun
bir takım sorunlardan dolayı muzdarip olmuş, sıkıntılar yaşamıştır.
Bu bağlamda “keşkeler” içinde söylendiğinizi duyar gibiyim.
Özellikle de büyük şehirlerden gelenlerin uyum sağlamakta zorlanacakları mâlesef aşikârdır;
fakat Pozantı’nın doğal güzelliklerini ve mesire yerlerini tanıdıkça,
memleketim diye demiyorum, gerçekten kendinizi şanslı hissedeceğinize inanıyorum.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu okul,
en az 10 yıl önce Pozantı’ya kavuşturulmalıydı.
Hatta şimdiye kadar adam akıllı bir kampüse dahi sahip olmalıydı.
Neden mi? Çünkü bu dile getirdiğim meseleleri, Adana’nın farklı ilçelerinde bulunan MYO’lar
çoktan halletti ve taşları gerçek mânâda yerine oturttu.
Şimdi de ne hoca ne materyal ne de sosyal ve kültürel hayat eksiklikleri var.
Ayrıca bunlar, bizimki gibi liseden bozma okullar da değil!
Aslında Pozantı, önceden sahip olması gereken meslek yüksek okulunu,
bu yıla kadar ekonomik ya da sosyal sorunları olduğu için beklemedi.
Yani sözüm ona, Pozantı çağ atladığı için açılmadı bu okul.
(Ki zaten MYO’nun zamanla yapacağı katkılarla çağ atlar Pozantı.)
Çünkü çok iyi biliyorum ki bundan 10 yıl önceki Pozantı ile
şimdiki arasında öyle dağlar kadar büyük fark yok.
Fark nerde biliyor musunuz?
Fark, Pozantı’nın başına idareci olarak gelen zihniyetlerde.
Zamanında bütün iş, burada göreve gelen belediye başkanlarında
ve kaymakamlarda bitiyordu hepsi bu. Özellikle de kaymakam beylerde..!
Tabiî göreve gelenlerin hepsi “büyük düşünme” nedir?
İdealist bir yönetici nasıl olur ya da olunur?
Bilemedikleri için en büyük problemi bu konu teşkil etti ilk olarak
ya da cukkaları yutarlarken
memlekete üniversite müniversite getirmeyi düşünmeye fırsat bulamadılar o başka.
Belki başlarına, Refik Halit Karay’ın meşhur, “Şeftali Bahçeleri” isimli hikâyesindeki
Tahrirat Müdürü Agâh Bey’in yaşadığına benzer olaylar geldi!?
Belki de bu konuda umutsuz ve basiretsiz olan,
“Pozantı’ya da üniversite mi açarlar yahu!” diye düşünüp
at gözlüğüyle dolaşıp kafasını ağrıtmak istemeyen adamlar direk Pozantı’nın başına geldi!?
Büyük düşünüp büyük oynamadıkları için de doğaldır,
cesaret toplayıp bu taşın altına da ellerini sokmak istemediler.
Ama yok yok… Bence boylarından büyük işlere karışmak istemediler!
Not: Galiba yazım bitmemiş gibi geldi size.
Farkındayım, ama olsun son sözün de üzerine söz söylemeye ne hacet?
Herkes kendi payına düşeni üzerine alsın;
bundandır yazının ucunu açık bırakışım…
Not: 5 AĞUSTOS gazetesi, 23 Aralık 2009/ Muğla