Dolar 28,9450
Euro 31,8054
Altın 1.904,56
BİST 8.009,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 21°C
Açık
Adana
21°C
Açık
Cum 21°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 20°C

Türkçülük ve Ömer Seyfettin

22 Ağustos 2007 01:50 | Son Güncellenme: 3 Kasım 2023 02:01
9

Tanzimat’la birlikte tohumları atılan Türkçülüğü durağanlıktan kurtaran, canlandırıp yeşerten şahsiyetlerden biri de hikâyeciliğimize bambaşka bir dinamizm ve ivme kazandıran Ömer Seyfettin olmuştur.

Ömer Seyfettin, hikâyelerine; Türkçülüğü ve Türkçülük anlayışının gerektirdiklerini fevkalade sindirmiştir. Onun öyküleri kuru bir ifadeden ibaret olmayıp bilakis düşünce ve imge âleminin zenginliklerini bünyesinde barındırmaktadır. O, insana kimi zaman çocukluğunu hatırlatan, kimi zaman da okurun millî duygularını kabartıp coşturan nev-i şahsına münhasır hikâyelere imza atmıştır.

Meşrutiyet döneminde hikâye türünde ürünler veren Halit Ziya ve Mehmet Rauf; hikâyeciliğin üzerine pek fazla etüt yapmayıp sadece sanat adına öyküler yazmışlardır. Oysa Ömer Seyfettin ise deyim yerindeyse hikâyeciliği meslek edinmiştir. O, bir yan uğraş alanı olarak görmediği hikâye türü üzerine tabir- i caizse ihtisas yapmıştır.

Ömer Seyfettin, asker kökenli bir yazar olması itibariyle yaşadığı ve gördüğü kanlı başlı savaş sahnelerini, hikâyelerinde ustaca kurgulayıp canlı bir üslupla dile getirerek Balkan savaşları döneminde sefil ve yorgun düşen Türk milletine tekrar canla başla mücadele ruhu aşılamıştır. Diğer yandan da yazdığı hikâyelerle Türk milletinin destan ihtiyacını karşılamaya çalışarak milleti motive etmiş ve hamasi duyguları canlandırarak Türk milletinin “kim”liğini unutmasına engel olmuş ve –iç güç- sağlamıştır.

Genç Kalemler dergisiyle milli edebiyat dönemini başlatan aydınların başında Ömer Seyfettin gelir. O, yaptığı işlerle ve yazdığı eserlerle Şemsettin Sami, Ahmet Vefik Paşa ve Yusuf Akçura gibi aydınlarımızın açtığı Türkçülük yolunda, millileşmeyi tâ iliklerine kadar içselleştirerek; ne Batı ilmine ve medeniyetine sırtını dönmüştür ne de doğu oryantalizmine. Aslında buradaki Türkçülük felsefesi de açık ve net bir şekilde göze çarpmaktadır. Bu anlayış çok daha sonra;

Alınıilmini Garbın alınız san’ atını

  Veriniz mesainize hem de son sür’ atını”

diyen Mehmet Akif’in akıl hocalığıyla belirginleşmiştir.

Fikir ekseninde, Çanakkale’ de doğan Âsım nesli ile aynı ide çerçevesinde yer alan Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Mehmet Emin Yurdakul; askerin cephede topla tüfekle yaptığını, cephe gerisinde ideolojik ideallerini gerçekleştirmek adına kalemleriyle yapmaya çalışmışlardır. Ki bu durum mücadelesi edilen bir davanın, masabaşında verilen diplomatik tarafıdır, hatta büyük ehemmiyet arz eden tarafıdır. Çünkü askeri olarak başarılı olsanız dahi bu başarıyı, basiretli diplomatlara sahip olmadığınız sürece masabaşında kaybetmeye mahkumsunuzdur. İşte fikriyat olarak çok yüksek bir kerteye sahip olan aydınlarımızda bir sahiplenme ve bir kükreyiş hâsıl olmuştur. Vatanını, milletini, dilini ve dinini sahiplenirken; bu kutsi mirasları çiğnemeye çalışanlara ise haklı bir kükreyiş baş gösterir. Bu vaziyeti de yine Mehmet Âkif’in ;

“Asım’ ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek”

mısraları hülasâ etmektedir.

Son olarak hikâyeciliğimize taptaze bir kan aşılayan ve onu millî bir havaya bürüyerek milli değerlerimizle harmanlayan Ömer Seyfettin, hem mizahi ve beklenmedik sonlarla biten hem de destansı ve hamasi hikâyeleriyle düşünce dünyamızın ufuklarını genişleten, belki de Türk’e Türk olduğunu hatırlatan ve htiren abide şahsiyetlerin başında gelmektedir.

HARUN YÜCEL

1987′ de Pozantı’ da doğup ilk ve orta öğretimimi burada tamamladıktan sonra 2006 yılında Muğla Üniversitesi, Fen ve Edebiyat fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandım. Hala eğitim-öğretim hayatıma devam etmekteyim. Pozantı’mızın mütevazı ve başarılı yerel gazetesi olan 5 AĞUSTOS GAZETESİ’ inde çiçeği burnunda köşe yazarıyım. İnşallah yazdığım ve yazacağım köşe yazılarımla siz kıymetli 5 AĞUSTOS okuyucularıyla burada buluşacağım. Şimdiden sizlerin hoşgörüsüne yaklaşarak yaptığım ya da yapacağım hatalardan dolayı tevazulu gönüllerinize sığınıyorum. İyi günler…

Not: Bu yazım, yazının sonunda kısa bir özgeçmişle kendimi tanıtarak köşe yazarlığına adım attığım ilk yazımdır. ilk kez 2007’de 5 Ağustos gazetesinde yayımlanmıştır.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
15 Temmuz 2010 01:54
30 Eylül 2011 01:44
17 Temmuz 2020 01:26
8 Mart 2021 01:05
19 Eylül 2008 01:48
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mobil Teknoloji Haberleri Teknoloji Haberleri Web Hosting