Andımız
ANDIMIZ
“Andımız’ ya da “Öğrenci Andı”
Toprağa ekilen bir tohumdan sağlıklı bir verim alabilmek için yapılan ilk işlem ona can suyu vermektir.
Can suyudur onu yaşam mücadelesine iten güç. Can suyudur ona ilk gücü veren enerji. Yoksa ölür, çürür ve kaybolur o tohum bir sürü haşerenin içinde.
Can suyu vermediğiniz tohumdan bir verim bekleyemezsiniz. Can suyu diyip geçmeyin. Adı üstünde, “can” veriyor bu su tohuma. Ve derhal verilmelidir, öyle üç beş gün ya da bir ay sonra falan verecek olursanız hiçbir anlamı ve kıymeti kalmaz. Adı gibi zamanlaması da hayat memat meselesidir can suyunun.
O can suyu ile köklenip bağlanır toprağına tohum ve toprağından aldığı güç ile dallanıp budaklanır ağaç olur. Derinlere kök saldıkça da daha yükseğe ulaşır dalları ve yaprakları. Toprağa bir ağaçtan başka ne vardır ki o kadar çok sadık kalan, toprağı sımsıkı tutup sahiplenen, yurt edinip vatan kılan. Tıpkı bir çınar gibi, bir çam gibi ve bir meşe gibi…
Nasıl ki ulu bir çınar, ufacık bir tohumdu, fidandı ya da nasıl ki bir meşe bir palamuttu ya da fideydi tazecik. İşte büyük komutanlar, hükümdarlar ve devlet adamları da bir bebekti kundakta, çocuktu sokakta. Aldıkları can suyu ile büyüyüp geliştiler, aydınlanıp devletine ve milletine hizmet ettiler. Kısacası gayeye uygun yetişip amaca hizmet eder hâle geldiler.
İşte o can suyudur, okula bir değer katıp eğitime anlam katan “Andımız”.
Zorunlu eğitimin en som ve en saf özetidir “Andımız”.
Küçücük bedenlere kocaman ideal kazandıran büyük sözler dizisidir “Andımız”.
Bu yemin, taze beyinlere yani geleceğin Türkiye’sini şekillendirecek insanlarımıza kimliğini bildiriyor, ahlâkını öğretiyor, ilkesini çiziyor, ülküsünü kavratıyordu direkt ve net bir şekilde.
Bu vatanı düşmanlardan kurtarıp devleti kuran öndere minnet duymakla kalmayıp ilke ve inkılaplarına bağlılık yemini ettiriyordu “Andımız”. Final bölümünde “Ne mutlu Türk’ün diyene!” diyerek büyük bir kıvançla, gururla ve erdemle yemini noktalıyordu Türk evladı. Böylece;
Bir kimlik,
Bir şeref,
Bir bilinç,
Bir duruş,
Bir direnç,
Bir diriliş,
Bir davranış,
Bir güç,
Bir sevinç,
Bir onur,
Bir itibar,
Bir hamiyet,
Bir fazilet,
Bir adalet,
Bir istikamet,
Bir sadakat,
Bir feragat,
Bir irade,
Bir insanlık
Ve
Bir varoluş dersi alıyordu Türk evladı “Andımız”dan her gün!
Tüm bu kazanımları; hayat bilgisinden, matematikten, Türkçeden, müzikten, tarihten coğrafyadan önce ediniyordu. Çünkü tohuma ilk önce can suyu lazımdı; gübre değil..!
Ne acıdır ki son yıllarda bu “can suyu”ndan mahrum kalıyor yeni nesil. Artık ne kadar köklenebilir ve dallanabilirse… Ya da anasına, babasına dahi saldıracak kadar mankurtlaşmazsa…
İlimde, irfanda, mantıkta, ahlakta, sanatta ve eğitimde ilk adım yani temel, çok büyük bir önem arz eder. Eğitimimizin ilk adımı da “Andımız”dır. İlk adımı kaldırıyorsanız pusulasız, rotasız bir yolcudur artık o insan. Bu bağlamda ilk ant çok önemlidir ve mihenk taşıdır. İlk andı kaldırıyorsanız, hayatın daha sonraki basamaklarında yapılan antların ayağı havada kalır. Suya yazı yazmayı andırır.
-19 Mayıs’ta gençlerimizin andı
-Askerlerin yemin töreni
-Öğretmenlerin öğretmen andı
-Polislerin meslek yemini
-Müşavirlerin, tercümanların yemini
-Mahkemede şahitlerin yemini
-Doktorların Hipokrat yemini
-Milletvekillerinin vekillik yemini
-Cumhurbaşkanının şeref yemini
Ve bunlara benzer nice namus ve şeref üzerine yapılan sadakat yeminlerinin hepsi havada kalır, laf kalabalığı olur, sadece gösterişli merasimler olarak kalır.
Neden mi? Çok uzatmaya gerek yok.
Cevabı saygıdeğer atalarımız vermiş:
AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR…
Andımız da bu devletin pusulasıdır. Yol haritasıdır.
Nokta.