Cenap Şahabettin’in Şiir Poetiği
Her şiir aslında bir eksiltidir. Hayatta anlatılacak veya kaleme alınacak pek çok konu ve insan hissiyatı vardır. Şair bunlardan birini seçer ve onu mercek altına alır. Şiir hayattan bir kesittir. Sınırlandırmadır.
Her şiir aslında bir eksiltidir. Hayatta anlatılacak veya kaleme alınacak pek çok konu ve insan hissiyatı vardır. Şair bunlardan birini seçer ve onu mercek altına alır. Şiir hayattan bir kesittir. Sınırlandırmadır. Aldığınız kesiti bir ölçü içinde ele alırsınız. Bu durum da ikinci bir sınırlandırmadır.
Bütün sanat metinleri var olanları veya onların küçük bir parçasını alır, anlatır. Sayılamayacak kadar çok insan his ve hasletleri vardır: Kin, nefret, sevgi, aşk, riyakârlık, mutluluk ve hüzün gibi. Fakat şair duygu dünyasının ifadelerinden olan bu insan his ve hasletlerinden birini ele alıp derinlemesine inceler. Bu da şudur ki ele aldığı o tek temi abartır, süsler iyice görünsün ve anlaşılsın diye.
Şair, şiirini oluştururken iki defa daralır. İlk önce seçtiği konuyu etraflıca düşünüp ele alır, sonra seçtiği bu konuyu vezne göre işler. Böylece ikinci bir sınırlandırmayla karşı karşıya kalır. Konu muhteva ile ilgiliyken, vezin yapıyla ilgilidir. Bu durumda şair konuya göre kelimeler seçecek ve vezne göre de kelimeler arayacaktır. Cenap Şahabettin için konu ehemmiyetlidir; fakat konudan da ehemmiyetli olan konuyu işleyeceği vezindir. Yani Cenap’a göre şiirde yapı veya şekil daha önemlidir.
Bütün sanat metinleri sunîdir; çünkü şair olup bitene ve gerçeğe müdahale etmemektedir. Şair isterse; çok güzel olanı çirkin, çirkin olanı da güzel gösterebilir. Sanatçının bu bağlamda sihirli bir değneği vardır. Misal ki şair, ‘acı’yı güzel bir dil ve özgün bir üslupla vezne oturtabilip anlatırsa ‘acı’ güzelleşir, haz verir. Artık şiirdeki acı güzeldir; fakat gerçekte elbette çirkindir. Yaşanmak istenilmez; ama acıyı anlatan şiir hafif ve güzeldir. Şair böylece “Acıyı bal eylemek” deyimini şiirinde gerçekleştirmiştir.
Cenap’a göre şiir; hayatın yükünü tek bir pencereden bakıp anlatmalıdır. Yani konuyu vezin penceresinden ele alıp ifade etmelidir. Aslında burada da bir çerçevelendirme söz konusudur. Kelimeler bu çerçeveden dışarı taşmamalıdır. Bundan dolayı şair kelime sarraflığı yapacak ve seçeceği kelimeler üzerine titreyip kılı kırk yaracaktır. Söz gelimi bir metre konuşacaktır, iki metre değil. Bu durumda şiirin genel bir çerçevesi oluşacaktır; lakin kelimelerin çağrışımlarının bir kalıba ya da çerçeveye yerleştirilmesi asla mümkün olmayacaktır. Şiire bu kelimeler oturmuş gibi görünse de aslında gizliden gizliye çağrışımlarıyla taşmıştır. Burada kelime, şiiri ve şairi kandırmıştır. Kelime bunu çağrışım gücüyle, insanlarda uyandırdığı duygularla yapmıştır. Neticede Cenap’a göre şiire güzelliğini veren husus da kelimelerin çağrışım gücüyle şiirin etrafında oluşturduğu bu ışık, hâle veya aylâdır. Şiirin anlamını kazanması mutlaka ki okurla olur. Zaten bu ışığın oluşması için de okur lazım gerekir.
Şiir ‘ben’e göre değişir. Sanatçı sanatını icra ederken bireyseldir, görecelidir. Her şair aynı konuyu işleyebilir; fakat farklı farklı işler. Bir başka perspektiften bakıp yaklaşır o konuya. Şair çok berbat, kötü bir konuyu ele alabilir; fakat şiirinde işlediği bu konular şiir sayesinde güzel görünebilir. Seçilen bu berbat konu şiirle bambaşka bir boyut kazanır. Başkalaşır.
Şiirde ana eksen temadır. Temayı teşekkül eden bölüm ise nakarattır; fakat bu durum klasik divan şiirinde başka bir kılıfa bürünür. Her beytin çok farklı bir temi olabilir. Çağdaş şiirde ise tema bütün dizelere serpilmiştir. Bu açıdan tema çiçek gibidir. Konu da arıdır. Çiçeğin etrafında döner durur.
(16 MAYIS 2009 TARİHİNDE 5 AĞUSTOS’TA YAYIMLANAN MAKALEMDİR)