Dolar 28,9471
Euro 31,8188
Altın 1.902,26
BİST 8.009,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 21°C
Açık
Adana
21°C
Açık
Cum 21°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 20°C

Donmuş Anılar ve Yitirilen Zaman

12 Şubat 2010 01:35 | Son Güncellenme: 3 Kasım 2023 01:37
6

En son nerde kalmıştık?.. Hatırlayamıyorum.

Ne de olsa görüşmeyeli epey zaman oldu. Üstüne üstelik aramız da soğudu sözün doğrusu.

Havalar soğudu, Pozantı da soğudu. Bardaktaki çayım da soğudu,

parmaklarım kalemden soğudu. Ben de hayattan soğudum…

Anlayacağınız her bir şey buz kesti. Ee ısınmaya çalışmak farz oldu artık…

Hem toparlanmak, kendimize gelmek, hayatın bir ucundan da olsa inadına tutunmak gerek…

                                        İntihar

Yıkıldı bütün ümitlerim, kalmadı hayallerim

                                    Bana şimdi her yer zifiri karanlık

                                    Issız bir mezarlık olmuş gençliğim

                                    Hayat denen çirkef bataklığın içindeyim

                                    Körpe bedenim sararmış bir sazlık

                                    Kör olmuş gözlerim, kısılmış sesim

                                    Çığlık atamıyorum, yok sanki dilim

                                   

                İçiyorum ecel suyunu kan gibi ılık

                                    Acımasızca giydiriyor kefenimi ellerim

                                    Darağacındayım artık son vakitlerim

                          Kurtuluşum imkansız her yanım bataklık

                                     Yok kahpe dünyadan son bir dileğim

                                    Bilmesin kimse bu benim son matemim

                                    Yağlı ilmek boğazımda, titriyor dizlerim… (hy)

Diye geceler boyu bir şeyler karaladıktan sonra hayata yeniden tutunmak

tıpkı çocukken traktörün kasasına asılmak için nefes nefese koşmak gibi bir şey olsa gerek.

Ama ben hiç tutunamazdım işte… Yakalayamazdım kasasından traktörü…

Şimdilerde koşuyorum peşinden, en azından koşmaya çalışıyorum.

Veda

Yavaş yavaş çekiliyor deniz

                                   Hissediyor musun?

                                   Neden dudaklarımız kurudu?

                                   Gözlerimin içi mi yanıyor?

                                   Yoksa alev alev yanan mı biziz?

                                   Ne yaşamak kaldı bir şeyler umarak

                                   Ne de ölmek tadı.

                                   Bir türlü bırakmıyor yakamı bu acı.

                                  

                                   Şimdi artık keşkeler zamanı

                                   Geride yalnız soluk hatıralar kaldı.

                                   Onlar da yanıyor harlı harlı…

                                   Hediyelerini hiç merak etme

                                   Hemen yolluyorum adresine.

                                   Kusura bakma eskittim, kirlettim onları

                                   İçine de bir not düştüm:

                                   Hakkını helal et be Kadıkızı… (hy)

Diye de “veda” ettim bu hayata ama

yok yok siz benim öyle bir anlık öfkeyle veda ettiğime de bakmayın.

Veda diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız.

Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.

Sadece unutmaya yer yok, unutmak yok.

Şairin dediği gibi

“Gelmek için seni unutmamı bekliyorsan;

hiç gelmeyeceksin demektir.

Gittiğine inanmıyorum;

gel demeyeceğim.”

Öyleyse vedalaşmadık.

Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Özleme bir diyeceğim yok.

O, kömür kırıntıları içinde parlayan bir elmas parçası.

O, nefes alışı sevgimizin,

kavuşmalarımızın anlamı.

O, tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, hayatımız özlemlerle güzel..

Şimdi gene sesleniyorum son nefesimmiş gibi bu dizeler:

 Gelse cemalinden vefâ

                                   Yahut celalinden cefâ

                                   İkisi de şu gönlüme sefâ

                                   Kahrın da hoş lûtfun da hoş…

Not: “İntihar ve “Veda” isimli şiirler bizzat kalemimden çıkmıştır. Bu yazım 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mobil Teknoloji Haberleri Teknoloji Haberleri Web Hosting