ATA’YA MEKTUP…
Sevgili Atam,
İçimdeki o sıcak samimiyetle sevgili diye hitap ediyorum sana…
Sen hakkın rahmetine kavuşalı 76 yıl oldu.
10 Kasım 1938 sabahı gözlerini yumdun ve bu fani dünyadan ahirete göç ettin.
Öyle bir çağda dünyaya geldin ki sen de her bebek gibi doğduğunda ağladın ama belki de en haklı ağlayış seninkiydi. Dünyaya damgasına vuracak savaşların arifesinde, kaynama seviyesine ulaşmasına ramak kalmış bir dünyaya gelmiştin. Özellikle gençlik yıllarında daha da kızışmaya devam eden dünya siyaseti seni henüz gençlik çağlarında etkisi altına almaya başlamıştı.
Sen bizim gibi bir gençlik yaşamamıştın elbette. Keyfince gezip tozmadan, eğlenmeden çocukluk ve gençlik yılları geçirdin. Gençliğin o deli divane hallerini dahi yaşayamadan büyümek zorunda kaldın. Hayat seni erken büyüttü. Hele hele de babasız büyümek mutlaka seni daha da erken olgunlaştırmıştı. Sen, bir taraftan kendi geleceğine yön vermeye başlarken bir taraftan da annenin ve kız kardeşinin de geleceğini üstlenmiştin. Zaman dar, yapacak iş çoktu.
Çıktığın yol taşlı, dikenli engebeliydi. Hatta ortada yol bile yoktu ve yolu açmak da sana düşmüştü. Kalbinden aldığın iman ve inançla, atalarından aldığın güç ve moralle, ilimden aldığın hakikat ve ışıkla çıktın bu çetin ve zorlu yola.
Düşmanların oldu dostlarından çok. Aç kaldın, uykusuz kaldın, evet parasız pulsuz kaldın ama asla yılmadın, yıkılmadın. Uğruna bütün ömrünü harcadığın o hedefe zor da olsa ulaştın.
Sen, dünyaya diğergamlığınla nam saldın. Kendinden çok bu milleti ve bu milletin çocukları için mücadele ettin. Yaşayış gayen yaşamak değil yaşatmaktı. Ve bunu da o çetin dünya şartlarında başardın. 10 Kasım 1938 sabahında ruhunu yüce yaradan Allah (cc)’a teslim ettiğinde gözün açık kalmamıştı. Belki daha yapacak dünya kadar işin vardı yarım kalan ya da henüz hiç başlamadığın. Ama en önemli işini bitirmiştin. Biz Türk milleti için rahatça yaşayacağımız, dolu dolu nefes alacağımız bu devleti kurmuş ve cumhuriyetle taçlandırmıştın.
Sen, fikir ve silah arkadaşlarının da engin yardımları ve destekleriyle bu milletin evladına hala sahip çıkıyorsun. Ve biz şimdi dünyanın hemen her yerinde devleti elinden alınmış, yıllarca sömürülmüş ve soyulmuş milyonlarca insanı gördükçe senin değerini daha iyi idrak ediyor ve anlıyoruz.
Ben ve benim gibiler çoğunlukta iken bir de seni, utanmadan sıkılmadan din düşmanı ve vatan haini ilan eden bedbahtlar var ne yazık ki. Oysa bilmezler mi ki sen ve senin o yılmaz mücadelen olmasaydı vatan topraklarında şu an İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Amerikan vs vs nice İslam düşmanları, ırz düşmanları kol gezecekti. Ve zorla ya Yahudi olacaktık ya da Hıristiyan. Ne camii kalacaktı ne ezan ne bayrak ne ana ne de vatan…
Sevgili Atam, sen de naçizane bizim gibi insan, en nihayetinde de bir kulsun. İşte bu yüzden seni dualarla yâd ediyor ve yeni nesillere de senin o yüksek mücadeleni anlatıyorum. Dünya bıraktığın gibi menfaat ve sahte ilişkiler dünyası. Hele hele artık senin devrindeki gibi dost kim düşman kim ayan beyan belli değil. Bugün dost görünen, yarın en azılı düşman olarak beliriveriyor önümüzde. İşte bu yüzden sana olan ihtiyacımız her geçen gün daha da artıyor, seni özlem ve hasretle arıyoruz. Emanetine sahip çıkacak olan Türk Gençliği her an nöbette.
Senin ve arkadaşlarının sayesinde okunan bu ezanlar, dalgalanan bayrağımız, yaşadığımız İslamiyet ve İslamiyetin sahibi Yüce Rabbimiz senden razı olsun. Kabrin nurla dolsun mekânın cennet olsun.