YEREL SEÇİM KOMEDYASI
Sandığa sadece beş güncük kaldı.
Geri sayım da bitti bitiyor kısacası.
Yani siyasetin dokuz doğurduğu günlerdeyiz artık.
Bundan yaklaşık üç ay kadar önce burada yayımladığım bir yazımda
bahsi geçen komşu ziyaretleri de Pozantı’da artık o kadar çok yoğunlaşmış ki
haberlerini Muğla’dan bile duyar oldum.
Hatta bu mübarek komşu ziyaretleri trafiği yoğunlaşmış yoğunlaşmasına ama
bir o kadar da komikleşmiş açıkçası.
Rakip partililerin Pozantı sokaklarında artık gece gece ellerinde içinde ne olduğu meçhul
iri iri çantalarla yollarının kesiştiği bile oluyormuş yani.
Ücra sokaklarda beş yılda bir karşılaşan siyasetin kızılbaşları,
yüzlerinde yapmacık ve zoraki bir tebessüm,
dillerinin ucunda birbirlerine “Uğurlar olsun ağalar, hanımlar”,
zihinlerde “Boş yere kapı kapı geziniyorsunuz, zafer bizim olacak!” hâlleri içinde…
Gerçi bu riyâkârlık sadece Pozantı’ya mahsus bir şey değil,
mâlesef bütün taşra yerleşimlerde söz konusu.
Hele çok şükür ki bu acınacak durum Pozantı’da bu dozajda korunabiliyor.
Hatırlıyorum da geçen dönem Gülek’te iş çığırından çıkmış, seçim öncesi,
rakip partililer birbirlerine kazma, kürek saplarıyla saldırmışlardı.
Bu ne siyasete sığar ne de insanlığa yahu! Avuç içi kadar köyde birlikte yaşıyorsunuz,
üstelik millet birbiriyle uzaktan yakından hısım akraba ya da birbirine mutlaka âşina.
Sanki Gülek başkent, kahvehaneler de meclis olmuş ağızlar susup yumruklar konuşuyor.
Ayıptır ya ayıp!
Gerçi farkında mısınız?
Ben bile Gülek’teki siyasete mâl edilen bu taşlı sopalı kavgaları
meclise benzeterek ne kadar doğal bir teşbih yapmış oluyorum.
Mâlesef tam gediğine de oturuyor hani…
Şimdi “Balık baştan mı kokar.” demeli
yoksa “İmam osurursa cemaat s…r.” mı demeli?
Ben size seçenekleri verdim, bunlardan birini seçmek de size kalmış
daha iğneleyici laflar bulmak da…
Düştüğümüz içler acısı hâllere bakın.
***
Bana kalırsa belediye başkanları da, yeni anayasada yürürlüğe giren kanundaki hükümce,
cumhurbaşkanı gibi en fazla 5+5 yıl şeklinde göreve seçilmeli.
Yoksa şimdiki haliyle belediye başkanlığı
çoğu yerde tıpkı derebeylik şekline dönüşmüş vaziyette.
Koltuk, sadece baba, oğul ve amca çocukları arasında el değiştirmektedir.
Tıpkı Gülek’teki Çelik sülalesi hükümranlığı gibi…
İşte bu antidemokratik vaziyetten dolayı siyasette her zaman değişimden yanayım.
İstikrar meselesi de elbette söz konusu ama
neye göre veya nasıl olmalı tartışılır.
Fakat verdiği vaadleri de gerçekleştirmek için bir belediye başkanına iki dönem üst üste
fırsat verilmesi fazlasıyla yeter de artar diye düşünüyorum.
İnşallah önümüzdeki 29 Mart 2009 Pazar günü millet son sözü söyleyecek.
Bütün mahalleler ve belediyeler için hayırlısı olur dileğim.
Tabiî en önemlisi de olağanüstü derecede gürültü kirliliği yapıp
kulaklarımızı tırmalayan ve kaç zamandır gece vardiyasında çalışıp da
gündüz uyku ihtiyacını gidermek zorunda olan vatandaşlarla
sınıflarda ders yapmaya çalışan öğretmen ve öğrenciler de
bu propaganda araçlarının çekilmez işkencesinden bir başka seçimlere kadar
çok şükür kurtulmuş olacaklar.
Not: Bu yazım ilkin 24 Mart 2009’da 5 Ağustos gazetesinde yayımlanmıştır.