Dolar 28,9729
Euro 31,1538
Altın 1.867,97
BİST 7.913,76
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 16°C
Yağmurlu
Adana
16°C
Yağmurlu
Cts 18°C
Paz 17°C
Pts 14°C
Sal 18°C

BÜLENT KARACAN GERÇEĞİ

2 Nisan 2010 01:33
19

Ah şu menfaatçiliğin, vefasızlığın ve kıymet bilmezliğin gözü kör olsun.

Bir de tamahkârlığın tabi ki…

Neden mi böyle sitemkârane bir söylemde bulundum? Aslında artık bunun için bir sebep gerekmez günümüz dünyasında. Ama benim muzdarip olduğum ve kaygılandığım sebebim şudur ki maalesef bizim insanımız artık ne atasözlerinden kendine bir sus payı çıkarır oldu ne de şahit olduğu veya bizzat yaşadığı musibetlerden ders alır oldu. Ya da bütün bunları nisyan ederek kendisine yabancılaştı ve başkalaştı. Bunun bir sonucunda da karnı tok olup da gözü doymayanlar ve açıkgözler türeyiverdi meydanlarda.

Bu tip insan profilinden Pozantı’da da olduğunu çocukluğumdan beri bilirim ama özellikle bu gözü açıklar yani küçük ve basit hesaplar peşinde koşanlar son günlerde iyice Pozantı’nın huzurunu bozmaya, tadımızı tuzumuzu kaçırmaya bire bir olur hale geldiler. Aslında onlara göre hesabın büyüğü küçüğü de olmuyor. Hatta ceplerine girenleri de bildiğimiz dinî terminolojiyle bile adlandırmayıp lügatleri de başka başka oluyor. Felsefeleri de alelade bir “Rabbena hep bana” olunca haliyle bu açıkgözler için Pozantı’nın kazanması veya kaybetmesi de umur çemberlerinin içinde yer almıyor. Anlayacağınız kendilerinin kazanması uğrunda da her bir şey mübah oluyor onlara. Gerisi de teferruat tabi.

Bir filozof “Birilerini yargılarken âdil, cezalandırırken insafsız olun!” der. Ben elbette birilerini yargılayacak hâkim değilim; amma velâkin ters giden bir şeyleri görmek için de illa ki hâkim olmak gerekmiyor. Hatt-ı zatında cezalandırma gibi bir erkim de yok. Benim amacım her zamanki gibi mütecessim gerçekleri ele almak.

İşte bu köşe yazımın gerçekliğini baştan sona oluşturan tek unsur da Kaymakam Bülent Karacan olmuştur.

Şimdi benim için olur olmaz sözler etmeye, hakkımda atıp tutmaya başlayanlarınızın sesini duyar gibiyim. Ama ben peşin peşin belirteyim ki bu yazımda “Bülent Karacan Gerçekliği”nden falan bahsedeceğimi kimse bilmiyordu. Hele hele Kaymakam Bey hiç bilmiyordu. Eskiden Divan edebiyatı şairlerimiz Padişaha onu metheden gazeller düzer ve padişah da şairlere çil çil altın verirmiş. Hafazanallah, yazıyı okurken bu durum benimde aynısını yaptığım şeklinde akıllarınıza hiç uğramasın bile! Peki, bu yazıyı neden mi yazdım? Cevabı çok kısa ve net. Sadece şahsım ve benim gibi düşünenler adına bir vefa borcu ödemek için o kadar. Hem bu hafta bu kadarcık köşemde Kaymakam Bey’e yer ayırmışım çok mu? Kanaatimce az bile…

Bu kadar açıklama yeter sanırım.

Ey Pozantı milleti!

Başınızı ellerinizin arasına alıp sadece beş dakika bir düşünün. 7-8 yıl önce otobanın Pozantı merkezini terk edeceğini duyunca etekleri tutuşan siz değil miydiniz? Özellikle kamyoncular ve nakliyeciler, sonra lokantacılar, sanayiciler, şalgamcılar vs… Kısacası ekmeğini bu yolun işlemesinden çıkaran vatandaşlar, kara kara düşünüp ne olacak bizim halimiz diye sağa sola veryansın etmedi mi? Bırak bunu, bu haberi duyunca kısa zamanda çoğu kişi ekmek kapısı aramak için Pozantı’dan taşınmadı mı?  Hemen hemen Pozantı nüfusunun yarısının üzerine çöken bu kasvetli ve bunaltıcı haber, yerini şimdiler de Kaymakam Bülent Karacan değil de kimin sayesinde daha umutlu ve yaşanılası bir Pozantı’ya bıraktı? Bu konuda, ekmeğini otobanın varlığından kazanan Pozantılıların işsiz kalmaması için gerektiğinde kendi cebinden harcayıp Ankara’ya, İstanbul’a bürokratik görüşmelere gidip inşaatı bitmek üzere olan yolda, hiç plan dâhilinde olmayan tesislerin yaptırılmasını sağlayarak Pozantı’nın makûs kaderini sizin lehinize çeviren Kaymakam Karacan değil mi?

Sonrasında, bir taraftan da Pozantı için rüya gibi görünen ve açılıp öğrencilerin gelmesine hayal gözüyle bakılan Pozantı Meslek Yüksek Okulu’nu ilçemize kazandırarak bir nevi rüyaları gerçekleştiren ve bu bağlamda da Pozantı’yı bir basamak daha refaha kavuşturan yine Kaymakam Bey değil mi?

Bunlar gibi “cevabı belli sözde soru cümleleri”ne devam edeceğim ama bu arada şunu belirtmek istiyorum. Söylediğim bu başarılı çalışmalar ve büyük emekler neticesinde Pozantı, üzerine serpilmiş ölü toprağını bertaraf edip tabir-i caizse kefeni yırtıp hem vizyonunu hem de misyonunu hiç beklenmedik bir şekilde değiştirmiş oldu. Ayrıca hiç mübalağa yapmıyorum, Pozantı, Karacan’ın bu verimli çalışmaları sonucunda artık bir köy ya da kasaba gömleğini giymekten de kurtulmuş oldu. Bu konuyla ilgili olarak daha önce de 29 Temmuz 2008’de “Pozantı Direkten Döndü” isimli yazımı sizlerle paylaşmıştım.

Muhayyilenizde, ilk olarak Pozantı’nın 3 yıl önceki fotoğrafına sonra da günümüzdeki fotoğrafına daha dorusu profiline bakın. Gerçi bakmakla görmek arasında çok büyük farklar vardır. Çünkü umumiyetle, bakarsınız ama baktığınızın farkına varmazsınız; ancak görürseniz yani görebilme yetisine sahipseniz baktığınızın da farkına varırsınız.

Şimdi, uyanmış olan zihinlerinize soruyorum. Pozantı’daki bazı açık gözlerin ve menfaatçilerin, çıkarlar uğruna Kaymakam Karacan’ı, oraya buraya asılsız ve tamamen mesnetsiz dilekçelerle şikâyet etmesi ayan beyan bir bayağılık ve seviyesizlik değil midir?

Tamam, elbette herkes hakkını aramak da hürdür ve gerekli mercîlere hakkını aramak için de başvurur; ama kimileri de bizim Pozantılı gözü açıkların yaptığı gibi yani maddî çıkarlar uğruna Kaymakam Bülent Karacan’ı bir an evvel Pozantı’dan uzaklaştırmak amaçlı küçük hesaplara düşüp olamayan haklarını ararlar. Neden mi? Çünkü cukka yutmaya alışmış boğazın cukkasını keserseniz gözü açıkların tıkır tıkır işleyen çarklarına çomak sokmuş olursunuz da ondan.

Ama umarım ki Kaymakam Bey bu günlerde, reyini bir yıl daha Pozantı’da göreve devamdan yana kullanır da Pozantı’da kazanmaya devam eder. Peki, Türkiye ne zaman kazanır? Bence yurdun bütün ilçelerinde böyle; adaletli, çalışkan ve yürekli kaymakamların var olmasıyla kazanır.

Şöyle bir düşünün, buna hiç lüzum yok ama gerekirse de Pozantı’da, köyleri de dahil olmak üzere bir anket çalışması düzenlensin. Özellikle de garip gurebaya, fakir fukaraya sorulsun şu soru: Pozantı’da şimdiki kaymakamdan önceki kaymakamların hangisini hatırlayacak millet? Sözün özü, demem o ki Pozantı’ya Bülent Karacan eş değerinde büyük izler bırakan bir başka kaymakam olmuş mudur? Ya da eli bastonlu beli bükük nineler, ilkokula giden çocuklar Kaymakam Bülent Karacan’ı yıllar sonra unutur mu? Aslında kim unutur biliyor musunuz, kuyruk acısı olanlar unutur gerçi hoş onlar da bu yüzden unutmaz…

İşte şimdi, artık siz hâkim olup açıkgözleri, menfaatçileri ve küçük hesaplar peşinde koşarak küçülmüş insanlarımızı adil bir şekilde yargılayın, sonra da cezalandırırken insafsız olun… Bunu ben demiyorum, filozof diyor.

(NOT: BU YAZIM İLK OLARAK 2 NİSAN 2010 GÜNÜ, İMTİYAZ SAHİBİ YUNUS AYTEKİN OLAN 5 AĞUSTOS GAZETESİNDE YAYIMLANMIŞTIR.)

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
17 Kasım 2014 01:41
30 Eylül 2011 01:44
12 Şubat 2010 01:35
16 Haziran 2020 01:59
23 Aralık 2009 01:45
29 Ekim 2014 01:34
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mobil Teknoloji Haberleri Teknoloji Haberleri Web Hosting