POZANTI: İSTANBUL’UN ÖZKARDEŞİ
“İstanbul’un ilk yapısı Makdonye adını taşır. Andan Yan-ko bina ettiği için Yankovice dediler. Sonra İskender tekrar kurduğundan bu kez adı Aleksandri oldu. Ondan sonra da bir zaman Pozant dediler, bir zaman da Zondovina, Yağfuriye dediler. Dokuzuncu kez Kostantin yaptırdığı için Yunan dilinde Pozantiyum ya da Kostantiniye dediler. Nemçeliler Kostantinopol derler. Rus dilinde ise Terkuriye derler. Buna göre Grekler Grandoza, Macarlar Zendovar, Lehliler Kanatorya, Çekler Albanar, İskoçlar Herakliyan, Felemenkliler Astagania, İspanyollar Agrandoza, Portekizler Kostia, Araplar Kostantini ye, İranlılar Kayser-i Rum-i Zemin, Hintliler Taht-i Rum, Mo ğollar Çarğrad, Tatarlar ve Sakalibe ile Âl-i Osman’da yani Türkler de ise adı İslambol’dur. Türk’ün görkemi diye âleme ün salmıştır. Allah onu koruya!”
Merhum ve meşhur seyyahımız Evliya Çelebi, İstanbul’un adlarını böyle anlatıyor “Seyahatname”sinde.
Evliya Çelebi’nin kaleminden çıkan bu nadide paragrafı ilk okuduğumda kafamda müthiş şimşekler çaktı ve yıllardır peşinde olduğum hazineyi hiç ummadığım bir anda buluverdiğim için tüylerim diken diken oldu. Çünkü üniversitede Hüseyin Nihal Atsız üzerine yoğunlaştığımda onun “Anadolu’da Türklere Ait Yer İsimleri” isimli makalesini elime almış ve ilk olarak sayfalar arasında biricik memleketim “Pozantı”yı aramaya koyulmuştum. Amma velakin Atsız Ata makalesinde daha çok Türk boylarının isimlerini alan yerlere ağırlık vermişti. Bu nedenle Pozantı isminin etimolojik olarak nereden geldiği sorusuna cevap bulamamıştım ama bu sorunun çengeli sürekli kafamda takılı kaldığı için soru da kafamda hep canlı kalmıştı.
Evliye Çelebi’nin paragrafında benim dikkatime dokunan nokta ise elbette gözlerimi ovalayıp satırlara daha keskin bakmama sebep olan “Pozant” ve “Pozantiyum” isimleri oldu hiç şüphesiz. Neden ilçemizin ismi aynı zamanda dünyaca bilinen ve tarihte kurulan en büyük iki imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul’un eski isimlerinden olmuş veyahut kronolojik olarak düşündüğümüzde İstanbul’un eski adı bizim ilçemize neden ad olarak konulmuş? Bu sorular bir Pozantılı olarak beni tarihin Bizanslı yıllarına götürdü. Çünkü şimdiye kadar söylenilegelen Pendosis vs. gibi antik isimler gerçekten antika olacağa benziyordu.
Evet ben bir edebiyatçıyım ama tarihi bilmek için de tarihçi olmak gerekmiyor. Buyrun Pozantılılar, uzun araştırmalarımın sonucu olarak işte Pozantı adının hikayesi sizlerle…
Dünyaca ünlü seyyamız Evliya Çelebi İstanbul’un eski adları içinde Pozant ve Pozantiyum’u gereksiz yere zikretmemiştir elbette. Bizans kralı Kostantin dokuzuncu kez kurmuş İstanbul’u. Demek ki büyük bir zelzele zuhur etti ki şehir sil baştan kurulmak zorunda kaldı. Tıpkı İzmir’deki Efes antik şehri gibi. Haliyle siz bir şehri kuruyorsanız artık o şehir Yunan kültüründe sizin adınızla anılır.
İŞTE TANRIÇALAR ŞEHRİ “POZANTI”
Peki Kral Kostantin’in diğer adı neydi? Şimdi buna bakalım. Çünkü bizi labirentin çıkışına bu noktadaki verilerimiz ve çıkarımlarımız götürecek.
Kostantin henüz 4 yaşındayken bir manastırda ruhban hocası olan dedesi ona “BOREAZ” VE “ÑTHEMİS” tanrıçalarının isimlerinin birleşiminden oluşan “Boreazñthe” unvanını vermişti. Yunan mitolojisinde Boreaz, rüzgar tanrısı -Boreaz dilimizdeki poyraz sözcüğünün kökeni olarak kabul edilir- iken Ñthemis ise adaleti ve ilahi kanunu temsil eden titanlardan biriydi. Dedesi, yerinde duramayan ve ele avuca sığmayan küçük Kostantine her zaman atik ve çevik aynı zamanda da adaletli bir imparator olmasını istediği için de Boreazñthe unvanını vermişti. Kuvvetle ihtimal ki imparatorluğu döneminde de Boreazñthe unvanını da kullanmaya devam eden Kostantin, İskender’inki kadar olmasa da küçük çaplı bir doğu seferine çıkar ve ilçemiz Pozantı’da konaklama ihtiyacı duyar. Kanaatimce bu ihtiyaç tıpkı İskender’in Belemedik vadisi ile Akçatekir güzergâhı üzerinden Suriye’ye inme stratejisinden doğmuştur. O da öncü kuvvetler göndererek ordusunun sevkiyatı için hangi güzergahın daha sağlıklı olduğunu tespit ettirir. Elbette bu tespit ez az bir haftalık süreci içine alır. İşte Kostantin’in bu bir haftalık Pozantı tatili memleketimizin ilk ismine sahip olmasında bir milad olur. İstanbul’un kurucusu Kostantin, ruhban dedesinin kendisine verdiği unvanı, çadırlarını uçuran poyraza da şahit olunca bu coğrafyaya verir ve böylece küçük bir ordu şehri olan “Boreazñthe” kurulmuş olur.
Sırada ne mi var?
Elbette 1000’li yılların başında Türkleşmeye başlayan Anadolu’nun artık Türkçeleşmeye başlaması var. Yani kısaca yerleşim tarihi Bizans dönemine kadar uzanan yerlerin isimleri latince kökenli olduğundan telaffuz açısından Türklerin ağız ve ses yapısına uymadığı için zamanla Boreazñthe isminin Pozant’ya (Pozantiyum) daha sonra ise Bozantı’ya değişim ve dönüşüm süreci başlar. Cumhuriyet döneminden sonra da POZANTI olarak son halini almış olur.
Not: Bu yazım daha sonra Malik GÖDELİNER’in imtiyaz sahibi olduğu TOROSLAR HABER’de de yayımlanmıştır.